d
Follow us
  >  İş Hukuku   >  İşverenin İş Kazası ve Meslek Hastalığından Doğan Maddi ve Manevi Tazminat Sorumluluğu

İşverenin İş Kazası ve Meslek Hastalığından Doğan Maddi ve Manevi Tazminat Sorumluluğu

İşveren işçinin kişilik hakları arasında bulunan yaşam, sağlık ve beden bütünlüğünü işyeri tehlikelerine karşı korumak zorundadır. İşyerinde iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınması zorunluluğu, işverenin geniş anlamda işçiyi gözetme borcunun kapsamında yer almaktadır. Bu kapsamda işçi, işverenin gözetme borcuna aykırı davranışı sonucunda meydana gelen iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle uğradığı bedensel zararlarının tazminini isteyebilir[1]. Ayrıca işçi koşulları varsa bu tazminat yanında manevi tazminatta isteyebilir. Bunların dışında, işçinin ölümü halinde onun desteğinden yoksun kalanlar da maddi ve manevi zararlarının tazminini talep edebilirler. Belirtmek gerekir ki; Sosyal Güvenlik Kurumu işçiye ve hak sahiplerine yaptığı her türlü gider ve ödemeleri iş kazası veya meslek hastalığına neden olan işverene belirli koşulların varlığı halinde rücu edebilir.

İş hukukunda işçinin işverenin otoritesi altında bulunduğu sırada ya iş görürken ya da gördüğü iş dolayısıyla, dış sebeple ve aniden meydana gelen bir olay sonucu uğradığı bir kaza iş kazası olarak nitelendirilebilir[2]. İş kazası nedeniyle işverenin hukuki sorumluluğunun doğması için;

    • İş kazası niteliğini taşıyan bir kazanın olması,

    • Kaza ile yürütülen iş arasında uygun nedensellik bağının bulunması,

    • İşverenin kusurlu olarak iş güvenliği önlemlerini almaması,

    • Bunun sonucunda da işçinin bedensel ya da ruhsal bir zarara uğraması veya ölmesi şeklinde

bir zararın ortaya çıkmış olması ve uygun nedensellik bağının bulunması gerekmektedir. Kaza ile zarar arasında nedensellik bağının yanı sıra işverenin yürüttüğü iş ile kaza arasında da uygun nedensellik bağının bulunması gerekmektedir[3].

İşverenin sorumluluğunun temelinde, kendisinin belirlediği iş ve iş koşullarında, emeğini sarf ederek çalışan işçinin, beden tamlığının, yaşamının, manevi değerlerinin her türlü iş riskine karşı korunup, gözetilmesi ve bu kapsamda en geniş manada alınması gereken tedbirlerin alınması ve oluşabilecek zararlarından onun tüm varlığı ile korunması yer almaktadır[4].

Maddi Tazminatın Kapsamı

İş kazası veya meslek hastalığı sonucu işçinin uğradığı bedensel zararlar nedeniyle malvarlığında meydana gelen eksilmeyi gidermeyi amaçlayan maddi tazminat hakkında İş Kanunu’nda bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle iş kazası veya meslek hastalığından doğan maddi tazminata da, bedensel zararla sonuçlanan tüm sorumluluk hallerinde söz konusu olan Türk Borç Kanunu’nun (TBK) genel hükümleri uygulanır. Bu kapsamda TBK’nın 49. maddesine göre “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür”.TBK’nın 54. Maddesi uyarınca;

    1. Tedavi Giderleri

    2. Kazanç Kaybı

    3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinde doğan kayıplar

    4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar

İş kazası ve meslek hastalığı sonucunda işverence giderilmesi gereken bedensel zararlardır.

Çalışma gücünün kaybından doğan zararlar, iş kazası veya meslek hastalığı sonucunda örneğin bir organın kopması, kırılması, yaralanması veya görme ya da işitme duyularının azalması yahut yitirilmesi, kalp krizi geçirmesi biçiminde ortaya çıkabilir[5]. Bazı durumlarda iş kazası sonucunda çalışma gücünde herhangi bir eksilme meydana gelmemesine rağmen işçinin ekonomik geleceğinin sarsılması da mümkündür. İş kazası sonucunda fiziki görünüşte meydana gelen örneğin yüzde iz bırakan yaralar gibi olumsuz değişiklikler çalışma gücünü azaltmasa bile dış görünümün önemli olduğu satış elemanı, garsonluk gibi işlerde işçinin eski işinde çalışma veya yeni iş bulma olanaklarını azaltabilir ya da ortadan kaldırabilir[6]. Aynı şekilde işçinin çalışma gücünü yeniden kazandırma amacı güden teşhis, tedavi, ameliyat gibi tüm tedavi giderleri tazmin edilmesi gereken maddi zararlar kapsamında değerlendirilecektir. Ancak, iş kazasına uğrayan sigortalı ise, sağlık yardımları Sosyal Güvenlik Kurumunca karşılandığından, bunlar genellikle işçinin işverenden talep ettiği maddi tazminat kalemleri arasında yer almaz[7] . İş kazasına uğrayan veya meslek hastalığına yakalanan sigortalı işçinin beden tamlığının ihlaline bağlı olarak uğradığı zarar, Kurum tarafından karşılanmakla beraber, bazen Kurumca sağlanan parasal yardım, işçinin maddi zararının tamamını karşılayamamakta ve bu durumda, işverenin işçiyi gözetme borcunu sınırlayan herhangi düzenleme bulunmadığından, işçi oluşan zararının işveren tarafından tazmini için yargı yoluna başvurmaktadır[8] Belirtmek gerekir ki; TBK 54. Mad. Gereği iş kazası sonucu işçinin karşı karşıya kaldığı ve Sosyal Güvenlik Kurumunca karşılanmayan kazanç kayıpları maddi tazminatın belirlenmesinde göz önünde bulundurulur.

Maddi Tazminatın Belirlenmesi

İş kazası ve meslek hastalığı sonucu maddi tazminatın hesabında kaza ve hastalık meydana gelmemiş olsaydı işçi hangi maddi durumda olacaksa o durumun sağlanması amaçlanır[9].Sorumluluk hukukuna göre hükmedilecek tazminat işçinin zararını geçemez[10]. Bu nedenle, iş kazası tarihi ile yaşam süresinin bitim tarihine kadar olan zaman içinde kaza nedeniyle malvarlığındaki her türlü gelir kaybı hesaplanarak işçiye ödenir. Tazminat hesaplarının nasıl yapılacağı ile ilgili bir düzenleme yoktur ve bu nedenle tazminat hesapları büyük ölçüde Yargıtay içtihatları ile belirlenmektedir.

İş kazasından doğan zararlar ileriye dönük yani zaman içinde gerçekleşme özelliğine sahiptir ve bu nedenle her olayın ve işçinin özelliklerinden kaynaklanan çok sayıda bilinmeyeni ve değişkeni vardır. Bu nedenle Yargıtay gelecekteki muhtemel zararların belirlenebilmesi ve tazminatların hesaplanması konusunda bazı varsayımlardan hareket ederek, benzer olaylarda benzer esasları uygulamak suretiyle bilinmeyenleri azaltmaya mümkün olduğunca gerçeğe yakın bir biçimde zarar miktarını belirlemeye çalışmaktadır.

    • Meslekte Kazanma Gücü Kaybı (Maluliyet Oranı)

İş kazasından doğan maddi zararın hesaplanabilmesi için öncelikle işçinin meslekte kazanma gücü kaybının eş deyişle maluliyet (iş görmezlik) oranının belirlenmesi gerekir. Bu şekilde işçinin tam iş görebilir durumda iken elde edebileceği kazancın sakatlanma sonucunda ne oranda azalmış olacağı ortaya çıkar. Meslekte kazanma gücü kayıp oranı, 11.10.2008 tarihli resmi gazetede yayımlanmış olan Çalışma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğindeki esaslara göre saptanır.

    • İş Görebilme Çağının Ve Yaşam Süresinin Belirlenmesi

İş kazasına uğrayan veya meslek hastalığına tutulan işçinin iş görebilme çağı ile bu süre sona erdikten sonra muhtemel yaşam süresinin bilinmesi de tazminatın belirlenmesinde önem taşır. Yargıtay’ın yerleşmiş içtihadı ile işçinin iş görebilme çağı kural olarak 60 yaş olarak kabul edilmiştir.

    • Ücretin Belirlenmesi

Maddi tazminat hesabında esas alınacak ücret işçinin geniş anlamda ücretidir. Ücretin bilinmediği zaman dilimi ise hüküm tarihinden işçinin muhtemel ölüm tarihine kadar devam eden dönemdir. Bu döneme ait işçinin ücretinin saptanmasında, başlangıç noktası olarak işçinin bilinen döneme ilişkin ücretinin hüküm anına kadar artırılarak getirilmesi suretiyle ulaşılan ücret esas alınır.

    • Tarafların Kusur Durumunun Ve Hakkaniyetin Tazminata Etkisi

İş kazası nedeniyle maddi tazminatın hesaplanmasında iş kazasının oluşumunda tarafların kusur oranlarının saptanması gerekir[11].İş kazası olaylarında çoğunlukla hem işverenin hem işçinin kusuru bulunur bu nedenle TBK’nın 52. Maddesi uyarınca iş kazasının oluşumunda işçinin müterafik kusuru oranında maddi tazminattan indirim yapılır. TBK’nın 51. maddesinde “Hakim tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu düzenleme ile hâkime durumun gereklerine ve kusur durumuna göre tazminatın belirlenmesi yetkisi tanınmaktadır. Sonuç olarak yargı organı belirli durumlarda TBK 51’e dayanarak maddi tazminatın belirlenmesinde takdir hakkını kullanıp tarafların kusurunu dikkate alarak hakkaniyet indirimi uygulamasına giderek tazminat miktarından belirli bir miktarda indirim yapabilir.

Belirtmek gerekir ki; iş kazası ne işverenin ne de işçinin kusurundan meydana gelmemiş tümüyle kaçınılmazlık sonucu meydana gelmişse Yargıtay kusuru bulunmamasına karşın işvereni hakkaniyet gereği sorumlu tutmaktadır[12]. Ayrıca Yargıtay iş kazasından doğan tazminatın belirlenmesinde işverenin ekonomik durumunun da göz önünde tutulmasını, hükmedilecek tazminatın işverenin ticari yaşamdan silinmesi sonucunu yaratmayacak şekilde TBK 51, 52/2 uyarınca hakkaniyete uygun indirim yapılmasını gerekli görmektedir.

Tazminatın hesaplanması

İş kazası sonucunda işçinin maddi zararının hesaplanabilmesi için yukarıda belirtilen ölçütlerin göz önünde bulundurulması gerekir. Maddi tazminatın hesaplanmasında; zararların somut olarak gerçekleştiği ve kazanç kayıplarının gerçek değerlerinin hesaplanabileceği kaza ile hüküm tarihi arasındaki zaman dilimi eş deyişle işlemiş zarar dönemi ile hüküm tarihi ile işçinin muhtemel yaşam süresi arasındaki işleyecek zarar dönemi göz önünde bulundurulur.

İşçinin maddi zararının hesaplanmasında işlemiş zarar döneminde çalışmaması nedeniyle uğradığı menfaat kayıpları eş deyişle kaza dolayısıyla elde edemediği ücreti ve diğer sosyal yardımları belirlenir. Bu kapsamda işçinin kaza tarihinde almakta olduğu geniş anlamda ücretinden ( işçinin ücreti düşük gösterilmişse yargıç tarafından belirlenen gerçek ücretinden ) hareket edilir ve kaza olmasaydı kaza anından hüküm tarihine kadar elde edebileceği ücretleri hesaplanır[13]. İşçi, işlemiş zarar dönemi içinde yani iş kazası ile hüküm tarihi arasında iyileşmişse tazminat hesabının kaza tarihinden itibaren iyileşmenin gerçekleştiği tarihe kadar yapılması gerekir. İşçi sakat kalmışsa, önce işlemiş zarar dönemindeki zararı hesaplanmalı sonra işleyecek zarar dönemine geçilmelidir.

Ülkemizde maddi tazminatlar irat olarak değil de, hüküm tarihinde peşin olarak ödendiğinden, işçinin nedensiz zenginleşmesine yol açmamak için Yargıtay tarafından işçinin işleyecek zarar dönemi kazancından indirime gidilir. Bu şekilde indirim uygulanan meblağa peşin sermaye değeri denir. Yüksek Mahkeme uygulamasına göre işleyecek zarar dönemi için yapılan yıllık %10 artış  her yıl için %10 iskontaya tabi tutulmak suretiyle dengelenir. Bundan sonra işleyecek zarar döneminin pasif dönem hesabına geçilir. Bunun için, işçinin 60 yaşına geleceği tarihte alması gereken yaşlılık aylığı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu çerçevesinde hesaplamalar yapılır bu ücret yıllığa çevrilir ve buna yıllık sosyal yardım zammı eklenerek işleyecek pasif zarar dönemi başlangıç rakamı bulunur. Belirlenen bu rakama işçinin muhtemel yaşam ölüm tarihine kadar her yıl %10 artış ve %10 iskonto uygulanır. Belirtmek gerkir ki; pasif dönem işçinin yaşamını emekli olarak, çalışmadan ve dinlenerek geçirdiği ve geçimini yaşlılık aylığı ile karşılayacağı dönemdir. Bu nedenle işçinin iş kazası veya meslek hastalığı sonucunda ortaya çıkan maluliyetinin düşük olduğu ve kalan çalışma gücüyle yaşlılık aylığına hak kazanma olasılığının yüksek olduğu durumlarda pasif dönem hesabı yapılmasına gerek yoktur[14] .

Önemle belirtmek gerekir ki; hükmedilecek tazminatın gerçek zarar miktarını aşmaması gerekir. Çünkü amaç olay nedeniyle zarar görenin zenginleşmesini sağlamak değil, malvarlığındaki eksilmeyi gidermektir[15]. Yukarıda ifade edildiği üzere işçinin işlemiş ve işleyecek dönemlerin zararlarının toplamı işçinin iş kazası nedeniyle toplam brüt maddi zararını oluşturur ve işçinin gerçek zararına ulaşabilmek için bundan indirim yapılması gerekmektedir. Brüt maddi zarar işçinin maluliyetinin%100 olması yani meslekte kazanma gücünün tümünü kaybetmiş olması halinde uğrayacağı zararı ifade eder. Bu nedenle işçinin meslekte kazanma gücü oranı ne ise zarar miktarı önce brüt maddi zararın maluliyet oranına indirilir. Örneğin, işçi meslekte kazanma gücünü %60 kaybetmişse, zarar miktarı önce brüt maddi zararın %60’ına indirilir. Bu şekilde belirlenen miktardan son olarak işçiye Sosyal Güvenlik Kurumu ( SGK) tarafından yapılan yardım ve ödemelerin peşin sermaye değeri indirilir ve son olarak işçiye ödenecek maddi tazminat miktarına ulaşılır. SGK tarafından yapılan yardım ve ödemelerin peşin sermaye değeri indirilmezse mükerrer ödeme söz konusu olur. Yargıtay uygulamasına göre iş kazasından kaynaklanan tazminat davalarında yasal faiz kaza (olay) anından itibaren başlamaktadır.

Destekten Yoksun Kalma Tazminatı

İşverenin gözetme borcuna aykırı davranması sonucunda iş kazasına uğrayan veya meslek hastalığına tutulan işçinin ölümü halinde desteğinden yoksun kalanlar tazminat talebinde bulunabilirler. TBK’nın 53. Mad. 3. Fıkra gereğince “ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıpların” giderilmesi gerekir. Bunun gibi TBK 417. Mad 3. Fıkra gereği işverenin kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçinin ölümüne bağlı olarak destekten yoksun kalanların zararlarının tazmini, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabidir. Destekten yoksun kalma tazminatı, iş kazası veya meslek hastalığı sonucunda ölen işçinin muhtemel yaşam süresi içinde çalışarak sağlayabileceği kazancından ayırmak suretiyle desteğinden yoksun kalanlara yapabileceği yardım tutarının bu kişilere peşin olarak ve toptan ödenmesidir. İşçinin destek sağlayacağı varsayılan destek süresi, ölüm olayı gerçekleşmeseydi onun muhtemel yaşam süresidir.

Destekten yoksun kalma tazminatında destek, geride kalanların geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde fiilen ve düzenli olarak onlara yardım eden eğer ölüm gerçekleşmeseydi gelecekte bu yardımı yapacağına ilişkin güçlü olasılık bulunan kişidir[16]. Bu nedenle desteklenenlerin mutlaka işçinin mirasçısı olmaları gerekmez. Destekten yoksun kalmaz tazminatını talep edebilmek için önemli olan desteklenen kişiye işçinin sağlığında fiilen ve devamlı olarak, kısmen veya tamamen bakımını sağlayacak şekilde yardımcı olmasıdır. Bu durumda yukarıda belirtilen özelliği taşıyan kardeşler, nişanlılar, evlilik dışında birlikte yaşayanlar vb. fiili destek ilişkisinin bulunduğu kişiler destekten yoksun kalma tazminatının alacaklısı olabilirler.

Destekten yoksun kalma tazminatının istenebilmesi için ölen işçinin sağlığında desteklenenlere; fiilen ve devamlı olarak yapılan yardım dışında bakım gücü ve bakım ihtiyacının bir arada bulunması gerekir. Bakım gücü yoksa destekten, bakım ihtiyacı yoksa desteklenenden söz edilemez. Desteklenenin, ölen işçinin yardımına muhtaç olması gerekir. Destek alan kişi, işçinin ölümünden sonra önceki yaşam düzeyini sürdürebilme olanağına sahipse, destekten yoksun kalma tazminatını talep edemez. Aynı şekilde tazminat talep edenler işçinin mirasçısı olduğu için ihtiyaçlarını terekeden sağlama olanağı bulmuşlarsa bu destekten yoksun kalma tazminatının ödenmesi gerekmez.

Tazminatın Hesaplanması

Destekten yoksun kalma tazminatının amacı, destekten yoksun kalanın iş kazası sonucu ölüm meydana gelmeseydi destekten ne kadar yardım görecekse o zararın karşılanmasıdır. Bu miktarın destekten yoksun kalana peşin ve toptan ödenmesi gerekir.

 

Destekten yoksun kalma tazminatının nasıl hesaplanacağı konusunda mevzuatımızda bir düzenleme yoktur, bu nedenle Yargıtay bazı varsayımlara dayanarak mümkün olduğu kadar benzer olaylarda tutarlı ve gerçeğe yakın biçimde zarar miktarı belirlenmeye çalışılmaktadır. Yukarıda maddi tazminatın hesaplanmasında belirtilen esaslar bu tazminatın hesaplanmasında da geçerlidir. Bu tazminatın hesaplanmasında da işçinin geniş anlamda ücreti dikkate alınır. Bu ücret dikkate alınarak destek yaşamış olsaydı maddi tazminat hesabındaki esaslar çerçevesinde yaşasaydı elde edeceği kazancı hesaplanır. Bundan sonra, desteğin kazancından ne kadarını destekten yoksun kalanlara ayırabileceği ve bunlar arasında nasıl paylaştırılacağı belirlenir.

 

Desteğe ödenmesi gereken tazminattan Yargıtay uygulamasına belirli sıraya göre uyulacak indirimler uygulanmalıdır. Buna göre eğer desteklenen desteğin mirasçısı ise elde ettiği miras geliri, sağ kalan eşin yeniden evlenme ihtimali, özel sigortadan elde edilen tazminatlar, destek için artık yapılması gerekmeyen giderler zarardan düşürülür. Bundan sonra koşulları varsa iş kazasında ölen işçinin müterafik kusuru oranında TBK 52, durumun gerekleri ve hakkaniyete göre TBK 51’e göre hâkim tarafından indirim yapılabilir. Son olarak destekten yoksun kalanlara SGK tarafından gelir bağlanmışsa bu gelirlerin peşin sermaye değeri desteklenenlerin zararlarından düşülür.

Manevi Tazminat

İş kazası veya meslek hastalığı sonucunda işçi bedensel veya ruhsal bir zarara uğrarsa maddi tazminat yanında koşulları varsa manevi tazminat isteyebilir.

İşçinin ölümü halinde veya iş kazası ölümle sonuçlanmasa da belirli koşulların varlığı halinde, yakınları da bu tazminatı talep edebilirler. Manevi tazminatla iş kazasına uğrayan işçinin çekmiş olduğu bedensel veya ruhsal acı, elem ve ıstırap ödenecek tazminatla dengelenmeye çalışılır. Manevi tazminat talep hakkı TBK’nın 56. maddesinde “Hâkim bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Ağır bedensel zarar veya ölüm halinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verebilir.” şeklinde düzenlenmiştir.

İş kazası veya meslek hastalığı işçinin bedensel zararına yol açmış ve ölümle sonuçlanmışsa manevi tazminat isteme hakkı kural olarak zarara uğrayan işçiye aittir. Ancak TBK 56. maddesinde ifade edildiği üzere ağır bedensel zarar halinde zarar görenin yakınlarına da manevi tazminat ödenmesine karar verilebilir.

İş kazası veya meslek hastalığı sonucunda yaşamını yitirirse, yakınları TBK 56. Maddesinin 2. Fıkrası uyarınca manevi tazminat talep hakkına sahiptir.  Bu hakkı talep edebilecek olanlar işçinin ölümü nedeniyle içten acı ve ıstırap duyan yakınlarıdır[17]. Yargıtay’a göre burada önemli olan aile hukuku çerçevesinde yakınlık değil, duygusal yakınlıktır. Bu nedenlerle işçinin iş kazası sonucu ölümünde manevi tazminat isteyebilecekler her somut olayın özelliğine göre belirlenir. Tazminat talep edenler ile ölen işçi arasında duygusal yakınlık yoksa tazminata hak kazanamazlar.

İş kazasına uğrayan veya meslek hastalığına tutulan işçi sağlığında işverenden manevi tazminat almış, ancak daha sonra bu kaza veya hastalık nedeniyle yaşamını yitirmiş olabilir. Bu durumda işçinin sağlığında işverenden manevi tazminat almış olması yakınların da manevi tazminat istemelerine engel değildir. Çünkü her iki tazminat taleplerinin gerekçeleri birbirinden farklıdır, işçi uğradığı manevi zarar hak sahipleri ise yakınlarının ölümü dolayısıyla uğradıkları acı ve ıstırap nedeniyle manevi tazminat istemektedirler[18].

Kazaya uğrayan işçi veya yakınlarının manevi tazminat talep edebilmesi için TBK 56. madde de kusurdan bahsedilmemiş özel hallerin varlığı halinde tazminat talep edileceği düzenlenmiştir. Bu nedenle özel hallerin bulunup bulunmadığı hâkim tarafından her olayın özelliği göz önünde tutularak kararlaştırılacaktır. 1966 tarihli Yargıtay içtihadı birleştirme kararında manevi tazminata hükmedilebilmesinin koşulları ile bu tazminatın takdirinde göz önünde tutulacak esaslar ortaya konulmuştur. Bu karara göre manevi tazminat belirlenirken şu huşulara dikkat edilmesi gerekmektedir;

“özel hal ve şartlar, her olaya göre değişir. Bu özelliklerin başında manevi zararın önemli olması gelir.. Demek ki cismani zarara uğrayan kimsede ya da ölenin yakınlarında önemli bir manevi zarar husule gelmeli; yani gerçekten manevi bir tatmine ihtiyaç duymalıdır. Ölüm vuku bulmuşsa, sağlığında ölen ile davacı arasındaki münasebetin mahiyeti ve derecesi bu hususun takdirinde büyük rol oynar. Bunlardan başka olayın oluş şekli nazara alınır. Feci bir olay ile normal şartlar altında meydana geliş olan olay bir tutulamaz. Nihayet ilgililerin yani failin, olayda başka sorumlu varsa; onun, mesela istihdam edenin, ölenin, davacıların içtimai mevkilerinin, tahsil ve iktisadi durumlarının göz önünde tutulması lazımdır. Kısaca, kanun vazıı her olayda meydana çıkan ihtiyacı karşılayan kesin bir kural koymaktaki zorluğu düşünerek 47. Madde ( TBK 56.) metnini kasden elastiki bir şekilde formüle etmiş ve manevi tazminat hükmedilmesini gerekli kılan hal ve şartları, hakim takdirine bırakmıştır.”[19]

TBK 56. Maddesine göre özel haller arasında her şeyden önce işverenin kusurlu bulunması yer alır[20].Eş deyişle, işverenin iş güvenliği önlemlerinin alınmasında kusurlu ise işçi veya yakınları manevi tazminat talep edebileceklerdir. Ancak işveren iş kazasının oluşumunda kusurlu olmasa bile diğer bazı özel hallerin varlığı halinde bu zararı tazminle yükümlü tutulabilir. Yukarıda verilen içtihadı birleştirme kararı da dikkate alındığında manevi tazminata hükmedebilmek için;

    • Manevi zararın önemli olması

    • İş kazasının feci koşullarda gerçekleşmesi

    • Tarafların karşılıklı ekonomik ve sosyal durumlarına dikkat edilmesi

    • Ölüm meydana gelmişse ölen işçinin sağlığında davacı ile arasındaki ilişkinin niteliği

gibi özel haller ölçüt olarak ortaya konulmuştur.

TBK 56. Madde de yer alan özel haller manevi tazminat gerektirip gerektirmediği aynı zamanda ödenecek manevi tazminat miktarının takdirinde de önem taşır. Manevi tazminatın takdirinde olayın oluş şekli, ölenin yaşı, kusur oranı etkili olacaktır. Bu bağlamda, uğradığı iş kazasında tam kusurlu olduğu tespit edilen işçi, manevi tazminat isteyemez[21]. Manevi tazminat iş kazasından doğan elem ve ıstırabın kısmen olsa hafifletilmesi için yapılan bir ödeme olduğundan, tazminatın bu amacı karşılayacak miktarda olması gerekir. Bu nedenle Yargıtay’a göre çok düşük bir miktardan tazminata hükmedilemeyeceği gibi bunun mağduru bir zenginleştirme aracı haline dönüştürülmesinden de kaçınmak gerekir.


DİPNOTLAR:

[1] SÜZEK S; İş Hukuku, İstanbul 2012,s.443, naklen dipnot 62’deki yazar.

[2] YILMAZ Hülya, İş Kazası ve Kavramı ve Sonuçları Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2013, s.87. naklen dipnot 111 deki yazar.

[3] YILMAZ Hülya, s.40.

[4] BAŞBOĞA ŞAHBAZ Zübeyde; İşverenin İş Kazası Ve Meslek Hastalığından Doğan Hukuki Sorumluluğu İle Maddi Zararın Hesabına İlişkin Esaslar, İstanbul 2008,S.45

[5] SÜZEK S; s.444

[6] SÜZEK S; s.444 naklen dipnot 63’deki yazar.

[7] SÜZEK S; s.444

[8] BAŞBOĞA ŞAHBAZ Zübeyde,s.64.

[9] SÜZEK S; s.445 naklen dipnot 64’deki yazarlar.

[10] SÜZEK S; s.445 naklen dipnot 65’deki yazar.

[11] SÜZEK S; s.447 naklen dipnot 72’deki yazarlar.

[12] SÜZEK S; s.448.

[13] SÜZEK S; s.449.

[14] SÜZEK S; s.452 naklen dipnot 93’deki yazarlar.

[15] SÜZEK S; s.452

[16] SÜZEK S; s.457.

[17] SÜZEK S; s.465 naklen dipnot 128’deki yazarlar.

[18] SÜZEK S; s.466 naklen dipnot 134’deki yazarlar.

[19] Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı,22.06.1966, 7/7, RG,28.07.1966, s.12360.

[20] SÜZEK S; s.467 naklen dipnot 136’daki yazarlar.

[21] YILMAZ Hülya, İş Kazası ve Kavramı ve Sonuçları Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2013, s.87.