d
Follow us
  >  İdare Hukuku   >  Sokağa Çıkma Yasağı ve Yasağın Hukuki Temeli

Sokağa Çıkma Yasağı ve Yasağın Hukuki Temeli

Okuyacağınız blog yazısı; son günlerde bazı il ve ilçelerde sokağa çıkma yasağı ilan edilmesi üzerine sokağa çıkma yasaklarının hukuki temelini ve niteliğini incelemek amacıyla yazılmıştır.

Sokağa Çıkma Yasağının Hukuki Temeli

“Hukuk devleti” ilkesine bağlı toplumlarda esas olan kişi hak ve hürriyetlerinin korunmasıdır. Demokratik hukuk toplumlarında birey için asıl mesele; korkutulmaması, devletten korkmaması, başına bir kötülük getirileceği endişesi ile yaşamaması, buna uygun koşulları taşıyan yaşam alanlarına sahip olması, kanunlarda öngörülen kısıtlamaların bu maksatla yapıldığına inanmasıdır. Kaide; “haklar dengesi” çerçevesinde kişi hak ve hürriyetlerinin korunup herkes tarafından kullanılabilirliğini sağlamak, bunun içinde uygun ortamın hazırlanması, yani kamu düzeninin, huzurunun ve barışının gözetilmesidir[1]. Bu nedenle; olağan hukuk düzeninde bir yerde veya bölgede tabii afet olması, salgın hastalık baş göstermesi, cebir-şiddete bağlı eylemlerin yaygınlaşması ve kamu düzeninin bozulması hallerinde, sırf kamu otoritesinin gücünü ve baskısını artırmak için değil, o yer ve bölgede yaşayan insanların can ve mal güvenliklerini korumak ve kamu düzenini yeniden tesis etmek amacıyla bazı tedbirler alınabilir. Kişi hak ve hürriyetlerine kısıtlama getirecek tedbirler; geçici, insani olmak, hukuki ve fiili meşru dayanakları taşımak zorundadırlar. “Olağanüstü hukuk düzeni” olarak adlandırılan; olağanüstü hal, sıkıyönetim, seferberlik ve savaş durumunun kendine özgü kanun ve kuralları vardır ve bunların çerçevesi Anayasa’nın 119. maddesi ile 122. maddesi arasında düzenlenmiştir.

Sokağa çıkma yasağı kanunda tanımlanmışsa ve içerik olarak Anayasa 23. maddesinde düzenlenen yerleşme ve seyahat hürriyeti maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 4. Ek protokol 2. maddesinde düzenlenen serbest dolaşım özgürlüğü maddesine uygunsa hukuka uygun sayılacaktır. Ancak bu şekilde bireyin bulunduğu yerden ayrılması veya sokağa çıkması veya bir yerden başka yere seyahat etmesi veya bir yere giriş ve çıkışı geçici süre ile engellenebilir.

Valiliklerin ikinci bir emre kadar sokağa çıkma yasağı ilan ederken dayandıkları hüküm 1924 Anayasası’nın yürürlükte olduğu 1949 yılında çıkarılan 5442 Sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11/c maddesi hükmüdür. Bu hükme göre, il sınırları içinde huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteallik emniyetin, kamu güvenliğinin sağlanması ve önleyici kolluk yetkisi valinin ödev ve görevlerindendir. Bunları sağlamak için vali gereken karar ve tedbirleri alır.

Sokağa çıkma yasağı Anayasa’nın “Yerleşme ve Seyahat Hürriyeti” başlıklı 23. maddesinde düzenlenen haklarla ilgilidir. Anayasa’nın 23. maddesi “Herkes, yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir… Seyahat hürriyeti, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir” hükmünü getirmiştir. Valilerin sokağa çıkma yasağını dayandırdıkları 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11/c maddesi Valilere sokağa çıkma yasağı yetkisini içeren açık bir yetki vermemekle birlikte kanun maddesi hangi yetkiyi içerdiği belli olmayan muğlak ifadelerden oluşmaktadır. Anayasa’nın 13. maddesi temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasının ancak kanunla olabileceğini belirtmiştir. 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nda ise sokağa çıkma yasağı ilan etme yetkisi düzenlenmemiştir. Kanunda yer almayan bir yetkinin kullanılması Anayasa’nın 7. maddesindeki “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez” hükmüne aykırıdır[2]. Zira sokağa çıkma yasağı yetkisi kanunda açıkça yer alması gereken bir yetki olup yorum yoluyla bu yetkinin var olduğu sonucunun çıkarılmasının yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesine de aykırı olduğu açıktır.

Yorum yoluyla hakların sınırlandırılması veya durdurulması kabul edilirse Anayasa’nın 6. maddesinde düzenlenen “… Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” hükmüne de aykırılık sonucu doğacaktır. Sokağa çıkma yasağı yetkisinin 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nda düzenlenmesi Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen hakkın özüne dokunmama koşuluna aykırı bir sınırlama olacaktır. Hakkın özüne dokunulmuşsa burada artık sınırlamadan değil bir durdurmadan söz edilmelidir.

Anayasa’nın 15. maddesi temel hak ve özgürlüklerin durdurulmasındaki rejimi göstermiştir. Buna göre; savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasa’da öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir. Anayasa’nın 15. maddesinde sayılan temel hak ve özgürlüklerin durdurulması yetkisi doğuran haller savaş, seferberlik, sıkıyönetim ve olağanüstü haldir. 2941 Sayılı Seferberlik ve Savaş Hali Kanunu, 1402 Sayılı Sıkıyönetim Kanunu ve 2935 Sayılı Olağanüstü Hal Kanunu temel hak ve özgürlüklerin durdurulması yetkisi tanımaktadır. 2941 Sayılı Seferberlik ve Savaş Hali Kanunu açıkça sokağa çıkma yasağını düzenlememiştir. Ancak Anayasa’nın 15. maddesi temel hak ve özgürlüklerin durdurulması rejimi içinde savaş ve sıkıyönetim halini de saydığından kanuna sokağa çıkma yasağı yetkisinin konulması halinde bu durumun Anayasa’ya aykırı olmayacağı düşünülmektedir.

Sokağa çıkma yasağı yetkisi 1402 Sayılı Sıkıyönetim Kanunu’nda sıkıyönetim komutanına tanınan bir yetkidir. Kanun’un 3/1 maddesi hükmüne göre sıkıyönetim komutanı; sokağa çıkmayı kayıtlamak ve yasaklamak ve gerektiğinde sivil savunma tedbirlerinin tümünü veya bir kısmını aldırmak yetkisine sahiptir.

Sokağa çıkma yasağı yetkisi 2935 Sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’nda ise olağanüstü hal bir ili kapsıyorsa il valisine, birden çok ili kapsıyorsa bölge valisine tanınan bir yetkidir. Kanun’un 11/a maddesine göre olağanüstü hal valisi, sokağa çıkmayı sınırlamak veya yasaklamak yetkilerine sahiptir.

5442 Sayılı İl İdaresi Kanunu’nun çıkarılmasından sonraki dönemde Türkiye temel hak ve özgürlükleri düzenleyen birçok insan hakları belgesine taraf olmuştur. Bu sözleşmelerde de hakların sınırlandırılması ve durdurulması rejimi ayrıntılı bir biçimde düzenlenmiştir. Bunlardan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 15. maddesi hükmü taraf devletlere olağanüstü hallerde yükümlülükleri askıya alma yetkisi tanımıştır. Sözleşme’nin  “Hakları Kötüye Kullanma Yasağı” başlıklı 17. maddesi bu nedenlerle taraf devletlere “Bu sözleşme hükümlerinden hiçbiri, bir devlete, topluluğa veya kişiye, sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerin yok edilmesine veya burada öngörüldüğünden daha geniş ölçüde sınırlandırmaya yönelik bir faaliyete girişme ya da eylemde bulunma hakkını verir anlamında yorumlanamaz” yükümlülüğü getirmektedir. Yine Sözleşme’nin “Hakları Sınırlama Ölçülerinin Kullanılma Sınırı” başlıklı 18. maddesi de taraf devletlere “Bu sözleşmenin hükümleri gereğince, sözü edilen hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamalar ancak öngörülen amaçlar için uygulanabilir” yükümlülüğü getirmektedir. Bu nedenle sokağa çıkma yasağı dışında bir çözüm bulunamaması halinde amaca uygun bir biçimde olağanüstü hal ilanı yapılmalıdır. Olağanüstü hal ilanı zor bir prosedüre ihtiyaç duysa da güvenlik gerekçesi altında, olağan dönemlerde olağanüstü hal ve sıkıyönetim rejimlerinin ilan edilmeden uygulanma olasılığı olduğu da unutulmamalıdır.

 

DİPNOTLAR:

[1] Şen Ersan, “Sokağa Çıkma Yasağı ve Seçimin Ertelenmesi” konulu köşe yazısı için bkz.www.haber7.com (Erişim Tarihi ve Saati:14.09.2015; 08.55.)

[2] Şenses Erkan; “Sokağa Çıkma Yasağı İlanının Ortaya Çıkardığı Anayasal Sorunlar Üzerine”, Batman Barosu Bülteni, S.6, Y.2014, s. 6-8 için bkz. www.batmanbarosu.org.tr