d
Follow us
  >  Doğrudan İflas   >  2004 Sayılı İcra Ve İflas Kanunu Kapsamında Alacaklının Veya Borçlunun Talebiyle Doğrudan İflas Ve İflas Erteleme Müessesesi

2004 Sayılı İcra Ve İflas Kanunu Kapsamında Alacaklının Veya Borçlunun Talebiyle Doğrudan İflas Ve İflas Erteleme Müessesesi

Okuyacağınız blog yazısı, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (“İİK”) kapsamında alacaklı veya borçlunun talebiyle doğrudan iflas ve iflas erteleme müessesesi hakkında bilgi vermek amacıyla hazırlanmıştır. Bu kapsamda öncelikle alacaklı veya borçlunun talebiyle doğrudan iflas ve iflas erteleme kurumu açıklanacak daha sonra bu kurumların alacaklılar ve diğer ilgililer bakımından doğuracakları sonuçlar hakkında açıklamalarda bulunulacaktır.

A.      DOĞRUDAN İFLAS HALLERİ

Kanun koyucu belli durumlarda borçlunun aleyhine iflas yoluyla takip yoluna başvurulmaksızın doğrudan mahkemeye başvurularak iflas kararı verilebileceğini kabul etmiştir. Bu şekilde mahkeme tarafından doğrudan iflas kararı verilebilmesini hem alacaklı hem de borçlu talep edebilmektedir. Doğrudan doğruya iflas halleri sınırlı sayıda olup bunlar aşağıdaki hallerdir:

1.       Alacaklının Talebi ile İflasın Açılması

Yukarıda da ifade ettiğimiz üzere İİK m.177 uyarınca alacaklı gerçek veya tüzel kişiler, kanunun aradığı şartlar dâhilinde takip yoluna başvurmaksızın doğrudan borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesine müracaat ederek borçlunun iflasını talep edebilmektedirler. Nitekim İİK m.177’ye göre

“Evvelce takibe hacet kalmaksızın iflas:

A – Alacaklının talebi:

Madde 177 – Aşağıdaki hallerde alacaklı evvelce takibe hacet kalmaksızın iflasa tabi borçlunun iflasını isteyebilir.

1-       Borçlunun malum yerleşim yeri olmaz, taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle kaçar, alacaklıların haklarını ihlal eden hileli muamelelerde bulunur veya bunlara teşebbüs eder yahut haciz yoluyla yapılan takip sırasında mallarını saklarsa;

2-       Borçlu ödemelerini tatil eylemiş bulunursa;

3-       301 inci maddedeki hal varsa (Konkordatonun reddinden sonra iflas) ;

4-       İlama müstenit alacak icra emriyle istenildiği halde ödenmemişse Türkiye'de bir yerleşim yeri veya mümessili bulunan borçlu dinlenmek için kısa bir müddette mahkemeye çağırılır.”

Bu bakımdan alacaklılar tarafından borçlunun doğrudan iflasının talep edilebilmesi için, borçlunun yerleşim yerinin olmaması, üstlendiği taahhütlerden kurtulmak amacıyla kaçması, alacaklılarına zarar vermek kastıyla veya teşebbüsüyle hileli işlemlerde bulunması, ödemeleri durdurması, konkordato talebinin reddedilmesi, ilamlı icraya konu edimini ifa etmemesi hallerinden en az biri gerçekleşmesi yeterli olacaktır.

2.       Borçlunun Talebi ile Doğrudan İflas

Alacaklının borçlunun doğrudan iflasını talep edebilmesinin yanında kanun koyucu, İİK m.178 hükmü uyarınca borçlunun da kendisinin doğrudan iflasını talep edebileceğini düzenlemiştir. Nitekim İİK m.178’e göre  

“B – Borçlunun müracaatiyle:

Madde 178 – İflasa tabi bir borçlu, aciz halinde bulunduğunu bildirerek yetkili mahkemeden iflasını isteyebilir. Borçlu, bu halde bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini gösteren mal beyanını iflas talebine eklemek zorundadır. Bu belge mahkemeye ibraz edilmedikçe iflasa karar verilemez.

İflas talebi l66 ncı maddenin ikinci fıkrasındaki usulle ilan edilir. Alacaklılar iflas talebinin ilanından itibaren onbeş gün içinde davaya müdahale veya itiraz ederek, borçlunun iflas talebini, hakkındaki takipleri ertelemek ve borçlarını ödemeyi geciktirmek için yaptığını ileri sürerek mahkemeden talebin reddini isteyebilirler.”

Anılan hükümde de belirtildiği üzere, borçlu eğer iflasa tabi bir gerçek veya tüzel kişi ise, borç ödemeden aciz halinde bulunduğunu beyan ederek yetkili asliye ticaret mahkemesimden iflasını talep edebilecektir. Bununla birlikte hükmün devamında ticari hayatı bu şekilde kötü niyetli iflaslardan korumak maksadıyla borçluya, bütün aktif ve pasifi ile alacaklıların isim ve adreslerini gösterir mal beyanını da ekleme zorunluluğu getirilmiştir. Borçlu tarafından açıklanan hususun yerine getirilmemesi halinde mahkeme, iflas kararı veremeyecektir.

Yine aynı şekilde borçlunun kendisinin doğrudan iflasını talep etmesi doğuracağı sonuçlar bakımından borçlunun alacaklılarını da etkileyeceğinden kanun koyucu, borçlunun iflas talebinin ilanından itibaren on beş gün içinde alacaklılara, borçlunun iflas talebinin takipleri ertelemek ve borçlarını ödemeyi geciktirmek için yaptığı gerekçesiyle itiraz edebileceğini düzenlemiştir.

B.      İFLASIN HUKUKİ SONUÇLARI

İflas kararının verilmesi ile birlikte söz konusu karar, hiç şüphesiz ki hem müflis hem de müflisin alacaklıları bakımından çeşitli sonuçlar meydana getirmektedir. Bu bakımdan iflasın doğuracağı hukuki sonuçları sistematik açıdan “İflasın Müflis Bakımından Sonuçları” ve “İflasın Müflisin Alacaklıları Bakımından Sonuçları” başlıkları altında ele almak mümkündür:

1.       İflasın Müflis Bakımından Sonuçları

İİK’nın 184. maddesinde belirtildiği üzere, iflas kararının verilmesi ile birlikte müflis sıfatını alan borçlunun haczi kabil bütün malları müflisin borçlarının tahsisi amacına özgülenerek bir masa teşkil etmektedir. Söz konusu kararın verilmesi ile birlikte borçlunun haczi kabil malları ile iflasın açılmasından kapanmasına kadar müflisin uhdesine geçen mallar masaya girmektedir. Müflis, bu şekilde iflas etmekle hak ve fiil ehliyetini kaybetmemektedir ne var ki masa mevcudunu azaltıcı ve masayı borçlandırıcı tasarruflarda bulunamayacaktır. Dolayısıyla o masaya dahil olan mal ve haklar üzerinde tasarruf yetkisini kaybetmiş olmaktadır.

2.       İflasın Müflisin Alacaklıları Bakımından Sonuçları

İİK’nın 195. maddesi ve devamı maddelerinde iflasın, müflisin alacaklıları üzerinde doğacak sonuçlar düzenlenmiştir . Buna göre, iflasın açılması ile birlikte taşınmaz rehni ile temin edilen alacaklar hariç olmak üzere müflisin bütün borçları muaccel hale gelecektir ve iflasın açıldığı güne kadar işlemiş olan faizler ile takip masrafları toplanıp ana para olarak masaya kaydedilecektir. Bu bakımdan iflas masasına alacakların alacak olarak kaydettirilmesi için iflasın açıldığı gün ve saatte mevcut olması yeterli olup, muaccel olma zorunluluğu bulunmamaktadır.

İflasın açılmasıyla birlikte masaya giren alacaklar için kanuni faiz işlemeye devam edecektir. Rehinle temin edilmemiş olan alacaklarda işleyecek faiz, ticari olmayan işlerdeki kanuni faizdir. Müflisin malvarlığı paraya çevrildikten sonra öncelikle ana paralar ödenecek olup bakiye miktar kalırsa faizler iptal edilecektir, o halde faiz alacağı ana paradan sonra ödenecek olan bir bedeldir. Şarta bağlı borçlar da iflas masasına yazdırılacağı için, bunlar için sıra cetvelinde belirtilen miktar ayrılacak ve şart ve vadenin tahakkuk etmesiyle ödenecektir, şart ve vade tahakkuk etmezse eğer, bu bedel diğer alacaklara taksim olunacaktır [1].

İflas kararı ile önce müflis aleyhine başlamış takipler durmakta sonra iflas kararı kesinleşince duran takipler düşmektedir [2]. Alacaklıların borçlu aleyhine açtıkları davalar da iflastan etkilenebilmektedir. İİK’nın 194.maddesine göre, borçlunun taraf olduğu tüm davalar acele haller hariç olmak üzere ikinci alacaklılar toplantısından 10 gün sonrasına kadar durmaktadır. Masayı etkilemeyecek olan davalara devam olunacaktır. Örneğin, şeref ve haysiyete tecavüzden doğan tazminat davaları ile vücut üzerinde meydana gelen zararlardan doğan tazminat davaları vs. iflas kararından etkilenmeyecek olan davalardır. Bu tür davalar dışındaki bütün hukuk davaları ikinci alacaklılar toplantısından 10 gün sonrasına kadar duracaktır [3].

3.       İflasın Tasfiyesi

İİK m.208’e göre iflas dairesi iflas kararının kendisine tebliğinden itibaren en geç üç ay içinde tasfiyenin adi veya basit şekilde yapılacağına karar vermek zorundadır. Bu çerçevede İİK’da basit tasfiye ve adi tasfiye olmak üzere iki farklı tasfiye yolu öngörülmüştür. İİK m.218 uyarınca iflas dairesince defteri tutulan mallar bedelinin tasfiye masraflarını korumayacağı anlaşılırsa basit tasfiye usulü, diğer halde adi tasfiye uygulanacaktır. İki tasfiye usulü alacaklıların alacağını kaydettirme süreleri bakımından belirleyici olacaktır. Nitekim basit tasfiye halinde, iflas dairesi alacaklıları yirmi günden az ve iki aydan çok olmamak üzere tayin edilecek müddet içinde alacaklarını ve iddialarını bildirmeye ilan yoluyla davet edecektir. Adi tasfiye halinde ise, iflas idaresi alacaklılara ve istihkak iddiasında bulunanlara alacaklarını ve istihkaklarını ilandan bir ay içinde kaydettirmeleri ilan edilecektir.

Bütün bu açıklamalara istinaden, masanın aktif ve pasifinin belirlenmesinden sonra yapılması gereken borçlunun malvarlığının paraya çevrilmesi, alacakların bir sıra cetvelinin yapılması, bu sıra cetveline göre ödemelerin yapılması, bakiye bir miktar kalır ise iflasın kaldırılarak bakiye miktarın müflise teslim edilmesi, eğer masanın aktifi pasifini karşılamaya yetmezse karşılamayan miktar için aciz vesikası düzenlenmesi ve tacirin ticaret sicilinden terkinine karar verilmesidir:

i.     Paraya Çevirme

İflas külli bir tasfiye yoludur o yüzden öncelikle müflisin aktifindeki bütün mallar paraya dönüştürülecek sonra ise pasifinde yer alan alacaklar için hazırlanan sıra cetveline göre taksim edilecektir. Kural açık artırmayla satış olup, ikinci alacaklılar toplantısı satışın pazarlıkla yapılmasına karar vermişse, pazarlık suretiyle satış geçerli olacaktır.

ii.    Paraların Paylaştırılması

İflas idaresinin önemli görevlerinden biri sıra cetvelinin hazırlanmasıdır. İİK’nın 247.maddesine göre, satılan malların bedelleri tahsil edildikten sonra sıra cetveli de kesinleşirse, iflas idaresi paraların paylaştırılması için son defa hesaplama yapacaktır ve bu doğrultuda bir pay cetveli düzenleyecektir. Bu pay cetvelinde, iflasın açılmasından sonra bu aşamaya kadar olan tasfiyeden doğan masraflar öncelikle ödenecektir. İflas idaresi hazırladığı bu pay cetvelini iflas dairesine teslim edecektir ve alacaklılara bildirecektir. Pay cetveli iflas dairesinde 10 gün bekledikten sonra dağıtıma başlanacaktır. İlgililer pay cetveline de itiraz edebileceklerdir. Söz konusu şikayetlerin icra mahkemesinde görülmesinden sonra iflas idaresi pay cetveline göre dağıtımı gerçekleştirecektir.

Kanun koyucu iflas tasfiyesinin özelliği gereği bazı alacakların öncelikle ödeneceğini kabul etmiştir. Bu alacaklardan bir kısmı rehinli alacaklardan da önce ödenmesi gereken alacaklardır. Bu alacaklar İİK'nun 248. maddesi ve diğer bazı kanunlarda belirtilmiştir. Eşya ve taşınmazın aynından doğan vergi alacağı, rehinli malın muhafaza ve satış masrafları, masada gemi varsa gemi alacaklısı hakkı ve Medeni Kanun’un 865, 867 ve 877. maddelerinden doğan alacaklar, rehinli alacaklardan da önce ödenecektir. İşbu alacaklar ödendikten sonra rehinli alacaklıların rehnin kapsamındaki alacakları ödenir. Bakiye kalırsa sırasıyla önce imtiyazlı ve daha sonra adi alacaklar ödenecektir. Rehinli olmayan alacaklar kapsamına imtiyazlı alacaklar[4] ve adi alacaklar girmektedir. Rehinli ve imtiyazlı kabul edilmeyen bütün alacaklar İİK'nın 206. maddesindeki dördüncü sıraya girmektedir[5].

İİK’nun 206. maddesinde adi ve rehinli alacakların sırası düzenlenmiştir, buna göre;

Adi ve rehinli alacakların sırası:

Madde 206 – Teminatlı olup da rehinle karşılanmamış olan veya teminatsız bulunan alacaklar masa mallarının satış tutarından, aşağıdaki sıra ile verilmek üzere kaydolunur:

Birinci sıra:

A) İşçilerin, iş ilişkisine dayanan ve iflâsın açılmasından önceki bir yıl içinde tahakkuk etmiş ihbar ve kıdem tazminatları dahil alacakları ile iflâs nedeniyle iş ilişkisinin sona ermesi üzerine hak etmiş oldukları ihbar ve kıdem tazminatları,

B) İşverenlerin, işçiler için yardım sandıkları veya sair yardım teşkilatı kurulması veya bunların yaşatılması maksadıyla meydana gelmiş ve tüzel kişilik kazanmış bulunan tesislere veya derneklere olan borçları,

C) İflâsın açılmasından önceki son bir yıl içinde tahakkuk etmiş olan ve nakden ifası gereken aile hukukundan doğan her türlü nafaka alacakları.

İkinci sıra:

Velâyet ve vesayet nedeniyle malları borçlunun idaresine bırakılan kimselerin bu ilişki nedeniyle doğmuş olan tüm alacakları;

Ancak bu alacaklar, iflâs, vesayet veya velâyetin devam ettiği müddet yahut bunların bitmesini takip eden yıl içinde açılırsa imtiyazlı alacak olarak kabul olunur. Bir davanın veya takibin devam ettiği müddet hesaba katılmaz.”

Üçüncü sıra:

Özel kanunlarında imtiyazlı olduğu belirtilen alacaklar.

Dördüncü sıra:

İmtiyazlı olmayan diğer bütün alacaklar.”

Bununla birlikte İİK m.207’ye göre, her sıranın alacaklıları aralarında eşit hakka sahiptir ve bir sıra önceki alacaklılar alacaklarını tamamen almadıkça sonra gelen sıradaki alacaklılar bir şey alamayacaklardır. Aynı sırada yer alan alacakların birbirlerine karşı önceliği bulunmamaktadır.

iii.  Aciz Vesikası

İflas idaresi, iflas dairesi paraları paylaştırdıktan sonra alacağının tamamını alamamış olan her alacaklıya ödenmemiş miktar için aciz vesikası düzenleyecektir. Söz konusu aciz vesikasına ödenmeyen miktar ile birlikte müflisin bu alacağı kabul edip etmediği de yazılacaktır. Alacak müflis tarafından kabul edilmiş ise, aciz vesikası, İİK m.68 anlamında bir senet hükmündedir.

iv.  İflasın Kaldırılması

İflasın kaldırılması İİK’nın 182.maddesinde açık bir hükümle düzenlenmiştir. Nitekim anılan hükme göre, borçlu bütün alacaklılarının taleplerinin geri aldıklarına dair bir beyanname veya tekmil alacakların itfa olunduğu hakkında bir vesika gösterir veya akdolunan konkordato tasdik edilirse mahkeme, iflasın kalkmasına ve borçlunun serbestçe tasarrufu için mallarının kendisine iadesine karar verir.

v.  İflasın Kapanması

İflasın kapanması, İİK’nın 254.maddesinde düzenlenmiş olup söz konusu hükme göre, “Paralar dağıtıldıktan sonra idare iflasa hükmeden mahkemeye son bir rapor verir. Mahkeme iflasın idaresinde hata ve noksan görürse icra mahkemesine bundan haber verir. Mahkeme, tasfiyenin bittiğini anladıktan sonra kapanma kararı verir.” Anılan hükümde de belirtildiği üzere paralar dağıtıldıktan ve masadaki son işlemler yapıldıktan sonra iflas idaresi, iflas dairesinin onayından geçmiş şekilde iflasa hükmeden mahkemeye nihai bir rapor verecektir. Mahkeme, işbu rapora göre iflas işlemlerinin usulüne uygun yürütüldüğünü ve hata, eksiklik olmadığını görürse iflasın kapatılmasına karar verecektir.

C.      İFLAS ERTELEME MÜESSESESİ

1.       İflasın Ertelenmesinin Tanımı ve Hukuki Niteliği

Borca batık halde bulunan bir işletmenin iflas tasfiyesi yoluyla sona ermesinin yerine tüzel kişiliğinin ayakta tutularak, mali durumunun düzeltilmesini sağlayan imkan olarak karşımıza “iflasın ertelenmesi” kurumu çıkmaktadır[6]. İflasın ertelenmesi, borca batık durumdaki bir sermaye şirketi veya kooperatif hakkındaki muhtemel iflas kararının verilmesinden, belli şartların varlığı halinde, geçici olarak vazgeçilerek iflasın önlenmesini amaçlayan bir kurumdur[7]. Borca batıklık hali kanunda özel bir iflas nedeni olarak düzenlenmiştir. Borca batıklık halinin özel bir iflas nedeni olarak düzenlenmesinin nedeni, alacaklıların daha fazla zarara uğramasının önlenmesi ve korunmasıdır[8].

İflasın ertelenmesini tüzel kişi tacirlerden anonim şirket, limited şirket ve kooperatifler isteyebilmektedir. İflasın ertelenmesi için şirketin borca batık olması ve mali durumunun iyileştirilmesinin mümkün olması gerekmektedir. Aynı zamanda iflasın ertelenmesinde yetkili mahkeme, borca batık şirketin merkezinin bulunduğu yer Asliye Ticaret Mahkemesi’dir. Ertelemeyi talep etmek bakımından yetkili kişiler ise, şirketi idare ve temsil ile görevlendirilmiş kişiler, tasfiye memurları veya alacaklılardır[9].

2.       İflasın Ertelenmesinin Amacı ve Önemi

İflasın ertelenmesinin amacı açısından doktrinde birçok görüş bulunmaktadır. Söz konusu görüşler arasındaki farklılık, iflasın ertelenmesinin, ilk planda kimin yararına olduğu noktasında toplanmaktadır. Görüşler arasında farklılıklar olmasına rağmen iflasın ertelenmesi kurumunun hangi amaca hizmet ettiği konusunda ciddi bir fikir ayrılığı bulunmamaktadır[10]. Söz konusu kurumun amacı konusunda doktrinde öncelikli olan dört farklı görüş bulunmaktadır, bunlar:

                 i. Birinci görüş, iflasın ertelenmesinin, öncelikle hakkında erteleme kararı verilen şirketin yararına olduğunu,

                ii. İkinci görüş, ilk planda alacaklıların çıkarının korunduğunu,

                iii. Üçüncü görüş, iflasın ertelenmesi ile hem şirketin hem de alacaklıların korunmuş olduğunu,

                 iv. Dördüncü görüş ise, ertelemenin sonuç olarak şirketin devamında menfaati olan herkesin yararına olduğunu

ileri sürmektedir. Yargıtay da vermiş olduğu kararlarda ertelemenin gerek borca batık şirketin, gerek alacaklıların yararına olduğu hususunu dile getirmektedir[11].

Borca batık şirketin iflas etmeyip işleyen bir değer olarak faaliyetine devam etmesi başta şirket ve alacaklıların çıkarı olmak üzere, ilgili pek çok kimsenin menfaati bulunmaktadır. Özellikle iflasın yıkıcı ve olumsuz sonuçlarının olması, ayrıca pahalı ve çok da fazla tatminkâr olmayan bir tasfiye usulü olduğu düşünüldüğünde, iflasın ertelenmesi kurumunun uygun bir araç olarak kullanılması, ekonomik sistemin sağlıklı bir şekilde işlemesine hizmet edecek ve alacaklıların kendi çıkarları açısından daha fazla tatmin olmasını sağlayacaktır[12].

3.    İflasın Ertelenmesinin Şartları

 i.    Sermaye Şirketi Ya Da Kooperatifin Borca Batık Durumda Bulunması

6102 sayılı TTK’da iflasın ertelenmesinin düzenlendiği 376. maddenin başlığında ve üçüncü fıkrasında açıkça “borca batıklık” kavramına yer verilmiştir ve bu kavram “aktiflerin, şirket alacaklılarının alacaklarını karşılamaya yetmemesi” şeklinde tanımlanmıştır[13].

“Sermayenin Kaybı, Borca Batık Olma Durumu”

MADDE 376- (3) Şirketin borca batık durumda bulunduğu şüphesini uyandıran işaretler varsa, yönetim kurulu, aktiflerin hem işletmenin devamlılığı esasına göre hem de muhtemel satış fiyatları üzerinden bir ara bilanço çıkartır. Bu bilançodan aktiflerin, şirket alacaklılarının alacaklarını karşılamaya yetmediğinin anlaşılması halinde, yönetim kurulu, bu durumu şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesine bildirir ve şirketin iflasını ister.

ii.  Borca Batıklık Durumunun Mahkemeye Bildirilmesi

Şirket merkezinin bulunduğu yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne yapılacak olan borca batıklık bildirimi, iflasın ertelenmesinin talep edilebilmesinin ve buna ilişkin yargılamanın başlayabilmesi için gerekli şekli şartlardan biridir. İflas veya iflasın ertelenmesi için borca batıklık bildirimiyle birlikte iflasın da talep edilmesi gerekli değildir[14]. Mahkemeye yapılan borca batıklık bildiriminin amacı, borca batık olduğu bildirilen şirketin gerçekten borca batık durumda olup olmadığının tespit edilmesidir.

iii.  İflasın Ertelenmesinin Talep Edilmesi

İflasın ertelenmesi talebi, borca batık durumda bulunan bir şirketin iflasının ertelenebilmesi için mahkemeye yöneltilmesi gerekli olan bir beyandır. İflasın ertelenmesi talebi, niteliği gereği yapılması zorunlu değildir fakat iflasın ertelenebilmesi için zorunlu olan şekli şartlardan biridir[15].

İdare ve temsille görevlendirilmiş kimseler ve alacaklılar iflasın ertelenmesini talep etme yetkisine sahiptir. İflasın ertelenmesinin talep edilmesi, anonim şirketlerde yönetim kuruluna verilmiş bir yetkidir[16]. Alacaklılara da iflasın ertelenmesi talebinde bulunma yetkisinin tanınmış olmasının nedeni, söz konusu iflasın ertelenmesi kurumunun alacaklıların da menfaatine olmasıdır[17].

 iv.   İyileştirme Projesinin Hazırlanması ve Mahkemeye Sunulması

İİK’nın 179. maddesinde, şirketin mali durumunun iyileştirilebilmesi olanağının bulunup bulunmadığının, kanunda özellikleri belirtilen bir iyileştirme projesi çerçevesinde belirlenmesi ve değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Aynı maddede ayrıca, iflasın ertelenmesinin talep edilebilmesi için sadece iyileştirme projesinin değil bu projenin ciddi ve inandırıcı olduğunu gösteren bilgi ve belgelerin de bu projeyle birlikte mahkemeye sunulmasının zorunlu olduğu düzenlenmiştir. İyileştirme projesinin özelliklerinden kısaca bahsetmek gerekirse[18],

a)       İyileştirme projesinde, mali durumun iyileştirilmesinin mümkün olduğu tedbir ve yöntemler açıkça belirtilmelidir.

b)       İyileştirme projesi ciddi, inandırıcı ve objektif olmalıdır.

c)       İyileştirme projesine dayanak teşkil eden bilgi ve belgeler mahkemeye sunulmalıdır.

 

v.       Fevkalade Mühletten Yararlanılmamış Olması

İİK’nın 329/a maddesinin birinci fıkrasına göre, fevkalade mühlet elde eden bir sermaye şirketi veya kooperatif, sürenin bitiminden itibaren bir yıl içerisinde, iflasın ertelenmesine ilişkin hükümlerden yararlanamayacağı gibi; aynı maddenin ikinci fıkrasına göre, iflasın ertelenmesi hükümlerinden yararlanan sermaye şirketi veya kooperatif, erteleme süresinin bitiminden itibaren bir yıl geçmedikçe fevkalade mühlete ilişkin hükümlerden de yararlanamayacaktır[19].

vi.      Erteleme Masraflarının Yatırılması

İflasın ertelenmesi olanağından yararlanabilmek ve iflasın ertelenmesine ilişkin yargılamanın yapılabilmesi için talepte bulunan tarafından erteleme masrafları peşin olarak mahkeme veznesine depo edilmelidir[20].

4.       İflasın Ertelenmesi Kararının Verilmesi

Asliye Ticaret Mahkemesi, iflasın ertelenmesi davasına ilişkin karar verirken, önerilen tedbirlerin şirketin borca batıklık durumunu düzeltip düzeltmeyeceğini, mali durumunu iyileştirip iyileştirmeyeceğini, alacaklıların iflasın açılmasına oranla daha az tatmin edilip edilmeyeceklerini inceleyecek ve bütün bu incelemeler sonucunda bir karara varacaktır[21]. Şirketin borca batıklığının sabit olmasıyla birlikte, iyileştirme projesi gerçekleşebilir kabul edilirse, iflasın ertelenmesine karar verilecektir. Borca batıklık sabit olmakla beraber iyileştirme mümkün görülmezse, iflasın ertelenmesi talebi reddedilecek ve şirketin iflasına karar verilecektir[22]. Erteleme kararı İİK madde 179/b’de belirtildiği üzere en çok bir yıl için verilecek olup bu süre kayyımın vereceği raporlar doğrultusunda en fazla dört yıl daha uzayabilecektir.

Bununla birlikte 31.07.2016 tarihli ve 29787 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 669 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması ve Milli Savunma Üniversitesi Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin, “İflas erteleme” kenar başlıklı maddesine göre  “Olağanüstü halin devamı süresince, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 179 uncu maddesi uyarınca sermaye şirketleri ile kooperatifler tarafından iflasın ertelenmesi talebinde bulunulamaz; bu yönde yapılan talepler mahkemelerce reddedilir.”

Bu kapsamda, olağanüstü hal ilanından sonra yapılan iflasın ertelenmesi taleplerinin, mahkemelerce 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 4.maddesi uyarınca reddedilmesi öngörülmüştür. Bu hüküm, aynı zamanda olağanüstü halin ilanından önce yapılmış olan iflasın ertelenmesi talepleri hakkında, olağanüstü hal süresince nihai kararın verilemeyeceğine de amirdir.

Bu itibarla;

669 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 4. maddesinin olağanüstü halin devamı süresince, bir başka ifadeyle 21.07.2016 tarihinden itibaren doksan gün boyunca uygulanması gerektiği, bu kapsamda anılan maddenin, olağanüstü̈ halin ilan edildiği 21.07.2016 ile 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği 31.07.2016 tarihleri arasında da uygulanacağı,

Olağanüstü halin ilanından sonra yapılan iflasın ertelenmesi taleplerinin, 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 4 üncü maddesi uyarınca doğrudan reddedileceği,

Olağanüstü halin ilanından önce yapılan iflasın ertelenmesi talepleri hakkında, tedbir kararı verilip verilmediğine bakılmaksızın, olağanüstü hal süresince nihai kararın verilemeyeceği,

Olağanüstü halin ilanından önce iflasın ertelenmesi talebinde bulunulmuş ve henüz tedbir kararı verilmemiş ise, olağanüstü hal süresince tedbir kararı verilemeyeceği

hükme bağlanmıştır.

a)       Kararın Şirket Tasarruflarına Etkisi

İflas durumundan farklı olarak, şirketin iflasının ertelenmesine karar verilmesiyle birlikte, şirket, malvarlığı üzerindeki tasarruf yetkisini tam olarak sürdürmektedir[23]. Ancak mahkeme, şirket malvarlığının ve alacaklıların menfaatlerinin korunması amacıyla şirketin tasarruf yetkisini kısıtlayabilmektedir[24]. Söz konusu kısıtlamanın, şirket malvarlığı ve alacaklıların korunması amacına uygun nitelikte ve ölçüde olması gerekmektedir[25].

b)       Kararın İcra Takiplerine Etkisi

İflasın ertelenmesinin en önemli etkilerinin başında İİK m. 179/b’de düzenlendiği üzere, takiplerin durması hali gelmektedir. Söz konusu maddeye göre, amme alacakları da dahil olmak üzere borçluya karşı yeni bir takip yapılamayacağı gibi başlamış olan takipler de duracaktır[26].

c)       İflas Davasına Etkisi

Doktrinde iflasın ertelenmesi davasının iflas davası bakımından bekletici mesele yapılması gerektiği belirtilmiştir[27]. İflasın ertelenmesi davası, iflas kararı verilebilmesine engel olan bir hukuki durum oluşturacağı için, bu engel kalkmadığı sürece mahkeme iflas kararı veremeyecektir[28]. İflasın ertelenmesi kararının verilmesinden sonra açılacak olan iflas davasına devam edilemeyecektir[29]. Aynı zamanda iflasın ertelenmesi kararından sonra borca batıklık dışındaki bir nedenle iflas davasının açılabilmesine olanak verilmesi, iflasın ertelenmesi kurumu ile çelişki oluşturacaktır[30].

 

KAYNAKÇA

[1] KARSLI Abdurrahim, İcra ve İflas Hukuku, İstanbul 2014, s.507-508

[2] KARSLI Abdurrahim, İcra ve İflas Hukuku, İstanbul 2014, s.501

[3] KARSLI Abdurrahim, İcra ve İflas Hukuku, İstanbul 2014, s.508

[4] İmtiyazlı alacaklar, adi alacaklara göre önce ödenmesi gereken alacaklardır. İmtiyazlı alacaklar İİK’nun 206.maddesinde ve bazı özel kanunlarda düzenlenmiştir.

[5] Doç. Dr. Adnan Deynekli, Sıra Cetveli İle İlgili Sorunlar, Bankacılar Dergisi, Sayı 67, 2008

[6] SEYFİ Ramazan, s.16

[7] ATALAY Oğuz, Prof. Dr. Baki Kuru Armağanı, Ankara 2004, s.49-97

[8] ATALAY Oğuz, Anonim Şirketlerin İflası, İzmir 1996, s.46

[9] KARSLI Abdurrahim, İcra ve İflas Hukuku, İstanbul 2014, s.495

[10] TORAMAN Barış, s.33

[11] Örneğin, “İflasın ertelenmesi durumu erteleme talebinde bulunan şirketin menfaati göz önüne alınarak düzenlenmiş ise de alacaklıların da menfaatleri kuşkusuz korunmalıdır.” Yarg. 19. HD, 30.12.2004 T, E. 2004/10530 K. 2004/13441, (ÖZEKES Muhammet, Erteleme, s. 3267, dn. 2)

[12] ARZOVA Sabri Burak/YAVAŞ Murat/KÜÇÜK Barış, Hukuki ve Mali Yönden İflasın Ertelenmesi ve Borca Batıklık Bilançosu, Ankara 2014, s.42

[13] TORAMAN Barış, s.168; SEYFİ Ramazan, s.184

[14] TÜRK Ahmet, Borca Batıklık, s.275; BERKİN Necmettin, Takipsiz İflas, s.176; ÖZTEK Selçuk, Erteleme, s.47-48

[15]  SEYFİ Ramazan, s.104

[16] ARSLANLI C. II-III, s. 111-112

[17TORAMAN Barış, s.113

[18] ARZOVA Sabri Burak/YAVAŞ Murat/ KÜÇÜK Barış, Hukuki ve Mali Yönden İflasın Ertelenmesi ve Borca Batıklık Bilançosu, Ankara 2014, s.42

[19ERMENEK İbrahim, s. 190-191

[20] ATALAY Oğuz, İflasın Ertelenmesi, s.80

[21] OY Osman, İflasın Ertelenmesi, İstanbul 2009, s.48; ATALAY Oğuz, İflasın Ertelenmesi, s.124

[22] KARSLI Abdurrahim, İcra ve İflas Hukuku, İstanbul 2014, s.496