Kadın Çalışanın Evlilik ve Emekliliği Halinde Kıdem Tazminatı
Okuyacağınız bu blog yazısında evlenme nedeniyle işten ayrılan kadın
çalışanın aldığı kıdem tazminatı ve emeklilik halinde işten ayrılan çalışanın
aldığı kıdem tazminatından sonra başka bir işveren nezdinde işe başlaması
durumunda, önceki işverenin çalışana ödediği kıdem tazminatının iadesini talep
edip-edemeyeceği konusuna değinilmiştir. Bu değerlendirme yapılırken 1475
sayılı İş Kanunu ve Yargıtay Kararlarından yararlanılmıştır.
Evlilik Nedeniyle
İşten Ayrılma ve Yeniden Çalışma
Hükmün Gerekçesi
1475 Sayılı İş Kanunu’nda 2869 Sayılı Kanun’la yapılan değişiklikle
getirilen, kadının evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde kendi arzusu
ile hizmet sözleşmesini sona erdirmesi halinde kıdem tazminatı ödeneceğine
ilişkin hükmün gerekçesi, 743 sayılı Türk Medeni Kanun’un (‘’eski TMK’’)
o tarihte mevcut olan 159. maddesi hükmüdür.
Eski TMK’nun 159. maddesi, kadının meslek ve sanatla uğraşmasını Yasa’daki
koşullarla kocanın iznine bağlamış olup, koca, karısının çalışmasına rıza
göstermediği takdirde, kadının çalışması mümkün bulunmamaktaydı. Kanun koyucu,
çalışması yasayla kocanın iznine bağlı olan bir işçinin, bu izni alamaması
nedeniyle işten ayrılmak zorunda kalması halinde, emeğinin karşılığı olan
tazminat hakkının kendisine tanınması gerekeceği düşüncesiyle, bu hakkı sadece
kadın işçilere tanımıştır.
2869 Sayılı Kanun’la tanınan kıdem tazminatı hakkının gerekçesini oluşturan
eski TMK’nun 159. maddesi, 1992 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından iptal
edilmiştir. Lakin evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde hizmet
sözleşmesini kendi rızası ile sona erdiren kadın işçilere kıdem tazminatı
verilmesini belirten 2869 Sayılı Kanun’la getirilen hüküm halen yürürlükte
bulunduğundan, bu hakkın ortadan kalkması söz konusu değildir.
İzmir 6. İş Mahkemesi ‘’…olaya işveren açısından bakıldığında ise,
kadın işçinin evlendikten sonraki 1 yıl içerisinde iş akdini feshetmesi, artık
kadının, yasalar kapsamında çalışması eşinin iznine bağlı olmadığından, tamamen
kendi özgür iradesi ile yapmış olduğu bir seçim olup, işverenin çalışmak yerine
ev kadını olmayı tercih eden işçisine, işverenden kaynaklanan bir hata olmadığı
ve kadın işçinin hiçbir haklı veya yasal mücbir sebebe dayanmadan iş akdini
feshetmesine rağmen, işvereni kıdem tazminatı ödeme yükümlülüğü altına sokulması
anlamına gelecektir ki bu durum maddenin düzenleniş amacına aykırı olacağı gibi
işveren aleyhine de eşitsizlik yaratacağı gibi bu halde haklı ve mücbir bir
gerekçeye dayanmadan iş akdini fesheden diğer işçiler ile evlendiği tarihten
itibaren bir yıl içerisinde kendi arzusu ile sona erdiren kadın işçi arasında
eşitsizliğe sebep olacaktır.’’ gerekçesiyle İş Kanunu’nun 14/1.
maddesinde yer alan “… kadının evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde
kendi arzusu ile sona erdirmesi …” bölümünün, Anayasa’nın 10. maddesine
aykırılığı savıyla iptal talebinde bulunmuştur.
Anayasa Mahkemesi Anayasa’nın (‘’AY’’) 10. maddesindeki kanun
önünde eşitlik ilkesi ve AY’nın 41. ve 50. maddeleri gereği kadınların çalışma
koşulları bakımından küçüklerle birlikte özel olarak korunması gerektiğini
ifade etmiştir. Eş söyleyişle AYM ’’bazı sosyal gerçeklerin doğurduğu
zorunluluktan kaynaklanan ve aile birliği içerisinde yüklenilen görevlerin
boyut ve önemi gözetilerek evlenmesi nedeniyle hizmet akdini kendi arzusu ile
sona erdiren kadın çalışanı ve aile birliğini korumaya yönelik düzenlemenin,
Anayasa’ya aykırılığından söz edilemez.’’ şeklindeki gerekçesiyle İzmir
6. İş Mahkemesi’nin iptal başvurusunu reddetmiştir.[1]
Kıdem Tazminatı Kazanılmasının Koşulları
• Hizmet sözleşmesi evlenme tarihinden itibaren bir yıl içinde sona erdirilmelidir.
• Hizmet sözleşmesi belirli veya belirsiz süreli olabilir.
• Hizmet sözleşmesinin feshi iyiniyet kurallarına aykırı olmamalıdır.
• Yasal zorunluluk olmamasına rağmen, evlenen kadın işçinin işten ayrılacağını veya ayrıldığını işverene bildirmesi gerekir.
Konuya İlişkin
Yargıtay Kararları
Evlendikten itibaren bir yıl içinde hizmet sözleşmesini feshedip, kıdem
tazminatını alan kadın çalışan, daha sonra bir başka işte çalışabilir. Bu husus
kadın çalışanın kötüniyetli olduğu anlamına gelmez. Zira Anayasa’nın ‘’Çalışma
Hakkı ve Ödevi’’ başlıklı 49/1. Maddesinde ifade edildiği üzere; ‘’Çalışma,
herkesin hakkı ve ödevidir.’’ Ayrıca ekonomik nedenlerden ötürü, eş
söyleyişle, yeni girdiği işte alacağı ücretin daha yüksek olması hasebiyle de
kadın işçi bu seçimi yapabilir.
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27.04.1988 gün 88/9-225 E. 1988/369
K.sayılı ilamında belirtildiği üzere; “… bu hüküm kuşkusuz aile
birliğini koruma amacıyla getirilmiş olup çalışma hayatını evlilikle birlikte
gereği gibi yürütemeyeceği düşüncesinde olan kadına yasa ile tanınmış bir
olanaktır. Bir işyerinde çalışmakta iken evlenen bir kadın Yasa’nın tanıdığı
olanaktan yararlanarak kıdem tazminatını almak suretiyle ayrılmışsa daha
sonraki dönemlerde çalışma hakkını kaybettiğinden söz edilemez. Diğer taraftan
önceki işinden ayrılan kadın ayrılmasını hemen takiben çalışma ile evliliği
öncekine göre daha kolaylıkla yürütebileceği yeni bir iş bularak çalışmasını da
sürdürebilir. Bu kuşkusuz sübjektif bir değerlendirmedir. Olayda hakkın kötüye
kullanılması söz konusu değildir.”
Benzer şekilde Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2001/16313 E. 2001/1306 K.
sayılı ilamında; ‘’Kadın işçinin evlilik nedeniyle ayrılmasından sonra
tekrar başka bir işe girmesi onun kötü niyetli olduğu anlamına gelmez. Zira
böyle bir durumda Anayasal çalışma hakkının ön planda geldiği kabul edilmelidir.
Bundan başka aile hayatı gerekleri de har zaman göz önünde tutulmalıdır.’’
ifadesiyle kadın işçinin tekrar çalışmaya başlamasında hukuksal bir engel
olmadığı vurgulanmıştır.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 10.5.2012 gün 2010/10705 E. 2012/16586 K.
sayılı ilamında ise;‘’Çalışma hayatının evlilikle birlikte gereği
gibi yürütülemeyeceği düşüncesi, aile birliğinin korunması ve kadının aile ile
ilgili görevleri, yasa koyucuyu bu doğrultuda bir düzenlemeye yöneltmiştir.
Bununla birlikte Anayasal temeli olan çalışma hak ve hürriyetinin ortadan
kaldırılması düşünülemez. Kadın işçinin evlilik nedenine bağlı feshinin
ardından kısa bir süre sonra yeniden çalışmasının gerekleri ortaya çıkmış
olabilir. Hatta kadın işçi evlilik nedenine dayalı feshin ardından ara vermeksizin
başka bir işyerinde çalışmaya başlayabilir ve bu durum evliliğin kadına
yüklediği görevlerin yerine getirilmesi noktasında daha olumlu sonuçlar
doğurabilir.’’ ifadesi yer almaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 27.04.1998 gün 1988/9-225 E, 1988/369 K sayılı
ilamında ise; ‘’1475 sayılı İş Kanunu’nun değişik 14. maddesinin ikinci
fıkrası hükmünce hizmet akitlerinin “kadının evlendiği tarihten itibaren bir
yıl içerisinde kendi arzusu ile sona erdirmesi” halinde kıdem tazminatına hak
kazanılacaktır. Bu değişik hüküm kuşkusuz aile birliğini koruma amacıyla
getirilmiş olup çalışma hayatını evlilikle birlikte gereği gibi yürütemeyeceği
düşüncesinde olan kadına Yasa ile tanınmış bir olanaktır. Bir işyerinde
çalışmakta iken evlenen bir kadın, Yasa’nın tanıdığı olanaktan yararlanarak
kıdem tazminatını almak suretiyle ayrılmışsa, daha sonraki dönemlerde çalışma
hakkını kaybettiğinden söz edilemez; diğer taraftan önceki işinden ayrılan
kadın ayrılmasını hemen takiben çalışma ile evliliği öncekine göre daha kolaylıkla
yürütebileceği yeni bir iş bularak çalışmasını da sürdürebilir. Bu kuşkusuz
subjektif bir değerlendirmedir.’’ ifadesi yer almaktadır.
Ancak, sırf kıdem tazminatı almak amacıyla kısa süre önce boşandığı eşiyle
yeniden evlenip işten ayrılan kadın kötüniyetli olması ve kanuna karşı hile
yapması hasebiyle kıdem tazminatı almaya hak kazanamaz. Nitekim, Yargıtay Hukuk
Genel Kurulu’nun 23.10.1987 gün 1987/9-332 E. 1987/765 K. sayılı
ilamında;’’ Boşandığı eşi ile yeniden evlenmiş olma halinde kadına
kıdem tazminatı verilmeyeceğine dair kanunda bir hüküm yoksa da, 9 gün içinde
boşanma ve 47 gün sonra da yeniden aynı eşle evlenme halini, iyiniyet kuralları
ve Yasanın amacıyla bağdaştırmak mümkün olmasa gerek. Davacı yeni evliliğini
aynı eşiyle yapmıştır. Bu eş ise davacı ile çalışırken evlenmiş ve on yıl süren
çalışmasına da müsaade etmiştir. Yani evliliğin çalışmaya engel olmadığı belli
olmuştur. Bu nedenle davanın reddine karar vermek gerekirken, aksine
düşüncelerle hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.’’ ifadesi yer
almaktadır. Fakat unutulmamalıdır ki kötüniyet ve kanuna karşı hile amacı
taşımaksızın samimi olarak eski eşiyle yeniden evlenen kadın işçi Yargıtay
HGK’nun bu kararına göre değerlendirilemez.
Emeklilik Halinde Kıdem Tazminatı ve
Yeniden Çalışma
Hüküm
4857 sayılı İş Kanunu’nun 120. maddesinin yollamasıyla, halen yürürlükte
olan 1475 sayılı Kanun’un 14. maddesinin birinci fıkrasının dördüncü bendi,‘’işçinin
bağlı bulunduğu kurum veya sandıktan yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı
yahut toptan ödeme almak amacıyla ayrılması halinde, kıdem tazminatına hak
kazanılabileceği’’ hükmünü
amirdir.
Sosyal Güvenlik Kurumundan emekliliğe hak kazananlar veya emeklilik için
yaş dışındaki diğer şartları sağlayanlar, bu durumlarını içeren resmi yazı ve
işverenlerine emeklilik nedeniyle iş sözleşmelerini feshettiklerine ilişkin bir
dilekçe ile başvurmaları halinde; kıdem tazminatlarını alarak işyerinden
ayrılma imkanına sahiptirler.
1475 sayılı Kanun’un 14. maddesinin birinci fıkrasının dördüncü bendi; ‘’(Ek:
25.8.1999 -4447/45 md.) 506 sayılı Kanunun 60. maddesinin birinci fıkrasının
(A) bendinin (a) ve (b) alt bentlerinde öngörülen yaşlar dışında kalan diğer
şartları veya aynı Kanunun Geçici 81 inci maddesine göre yaşlılık aylığı
bağlanması için öngörülen sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayısını
tamamlayarak kendi istekleri ile işten ayrılmaları nedeniyle…’’ hükmünü
amirdir. İşçiye emeklilik için yaş dışında diğer şartları taşıması halinde
kendi isteği ile işten ayrılması imkânı tanınmıştır. Eş söyleyişle, yaş şartı
nedeniyle emeklilik hakkını kazanamamış olmasına rağmen, sigortalılık süresini
ve pirim ödeme gün sayısını dolduran işçi, ilgili madde gereğince işyerinden
ayrılabilecek ve kıdem tazminatına hak kazanabilecektir. Yaş koşullarını
taşımaması nedeniyle (henüz) yaşlılık aylığına hak kazanmamış olan, ancak 15
yıllık sigortalılık süresini doldurmuş ve 3600 gün malullük, yaşlılık ve ölüm
sigortaları primi ödemiş bulunanlar, sözleşmeyi bu hükme dayanarak sona
erdirdiklerini fesih beyanında belirtmeleri koşuluyla kıdem tazminatına hak
kazanırlar.[2]
Konuya İlişkin
Yargıtay Kararları
Emeklilik sonrasında işçinin aynı işveren ya da başka işveren nezdinde
çalışmasına dair yasal bir engel bulunmamaktadır. Zira Anayasa’nın 49.
Maddesinde belirtildiği üzere herkesin çalışma hakkı ve ödevi vardır. Emeklilik
sebebiyle iş sözleşmesini fesheden çalışan aynı işveren nezdinde çalışmaya
devam ederse, kıdem tazminatı ve kullanmadığı yıllık izin ücreti ödemesi
yapılır. Binaenaleyh, işçinin emekli olmasından sonraki çalışmaları yeni bir iş
sözleşmesi kapsamında olur. Bunun yanında çalışan kişi emeklilik halinde kıdem
tazminatını alıp işten ayrıldıktan sonra başka bir işveren nezdinde de
çalışabilir. Bu durum çalışanın kötü niyetli olduğu anlamına gelmez.
Nitekim, Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 25.01.2013 gün 2012/10954 E.,
2013/909 K. sayılı ilamında; ‘’ Somut olayda hat sorumlusu olarak
çalışan davalı 1475 sayılı Kanun’un 14. maddesinin birinci fıkrası (5) numaralı
bendi uyarınca onbeş yıl sigortalılık ve 3600 gün prim günü şartlarını
sağladığı için 04.07.2011 tarihli istifa dilekçesi ile kıdem tazminatını alarak
işyerinden ayrılmıştır. Davalı 15.07.2011 tarihine kadar çalışmasını sürdürmüş,
bu tarihte işyerinden ayrılmış ve üç gün sonra başka bir işverene ait işyerinde
çalışmak üzere işe başlamıştır. Davacının işyerinden ayrıldıktan sonra başka
bir firmada çalışması hakkın kötüniyetli kullanılması olarak değerlendirilemez.
Davalı kanunun kendisine verdiği emeklilik hakkını kullanmıştır. Kanunda
tanınan bu hakkın amacı, işyerinde çalışarak yıpranmış olan ve bu arada
sigortalılık yılı ile prim ödeme süresine ait yükümlülükleri tamamlamış olan
işçinin, emeklilik için bir yaşı beklemesine gerek olmadan iş sözleşmesini
aktif sonlandırabilmesine imkan tanımaktır.’’ ifadesi yer almaktadır.
Ancak Yargıtay işçinin başka bir işyerinde çalışmak için işyerinden
ayrılması durumunu 1475 sayılı Kanunu’nun birinci fıkrasının 5. bendine uygun
olmadığını belirtmiştir. Nitekim, Yargıtay 9.HD’nin 4.4.2006 gün 2006/2716 E,
2006/8547 K sayılı ilamında; ‘’…işçinin bu ayrılmasından sonra yeniden
çalışması gündeme gelebilir ve Anayasal temeli olan çalışma hakkının ortadan
kaldırılması beklenmemelidir. Bu itibarla işçinin ilk ayrıldığı anda iradesinin
tespiti önem kazanmaktadır. İşçinin başka bir işyerinde çalışmak için
işyerinden ayrıldığı anlaşıldığı taktirde 1475 sayılı yasaya 4447 sayılı yasa
ile eklenen 5. bent hükmü uyarınca kıdem tazminatına hak kazanılması söz konusu
olmaz.’’ ifadesi yer almaktadır.
Sonuç
Anayasa’nın 49. Maddesi gereği herkesin çalışma hakkı ve ödevi olması
hasebiyle, kıdem tazminatı için gerekli şartları taşıyan çalışanın evlilik
(kadın çalışan için) ya da emeklilik halinde işten ayrılması ve sonrasında bir
başka işveren nezdinde çalışması, çalışanın kötüniyetli olduğu anlamına gelmez.
Kıdem tazminatını alan çalışan çalışma koşulları, ücret ve benzeri sebeplerle
başka bir işveren nezdinde çalışmayı tercih edebilir.
DİPNOTLAR
[1] AYM, 19.06.2008, 2006/156 E., 2008/125 K., için
bkz. Kazancı Mevzuat ve İçtihat Bilgi Bankası (erişim tarihi: 08.07.2013)
[2] SÜZEK, S.: İş Hukuku, 8. Baskı, İstanbul
2012, s.755